Merhabalar,


Sizlere daha önceki yazılarımda bir arkadaşımın Koruyucu Aile olma sürecinden bahsetmiştim. Kızıyla ilk karşılaşmaları ve kızının eve gelişinden sonraki gelişimi ile ilgili iki yazım olmuştu. Okumayanlar için linkleri aşağıda.
Şimdi arkadaşımın, Meleğin annesinin size söyleyecekleri var. Buyurun dinleyin ... :)

Ben bugün bir MELEK gördüm

Melekten haberler

Ben bir kouyucu Anneyim. Tüm ömrü boyunca koruyucağı bir pırlantaya sahip olan özel bir kadınım .

Bundan yaklaşık 2 yıl önce bana sorsaydınız neden çocuk sahibi olamadın diye size şunu söylerdim “ Kısmet değilmiş, kader” .

Şimdi şöyle diyebilerim ki bunun kısmetle, şansla, kaderle bir ilgisi yok. Birşeyler içimizde tamda beyinimizin ortasında, tamda yüreğimizin derinliklerinde hala hissediliyorsa siz hala bu yolda devam ediyorsunuz ve vazgeçmemişsiniz demektir. İşte benim hikayemde bu noktada başlıyor.

Hikayemin en güzel anından başlamak istiyorum anlatmaya. Can sıkıcı süreçleri artık çok geride bıraktım. Düşündüğüm zaman hatırlamıyorum bile. Artık yok gibiler :)

Çalıştığım iş yerinde bir gün öğlen yemeği sonrasında arkadaşlarımızla her zamanki gibi kahve molasındaydık. Bol köpüklü bir türk kahvesi sohbetinden sonra fal bakan biri varmı aramızda diye sordum. Bir arkadaşım,  her ne kadar sessiz kalmaya çalışsa da, kahve fincanını eline tutuşturdum. İlk söylediği şey siz bu ülkeden gidiyorsunuz oldu ;) Evet hep bir tarafım gitmek farklı kültürler tanımak istemiştir ama söylediği diğer şey, iki kişi değil üç kişi gidiyorsunuz. Yanınızda, hatta boyunuda göstererek, işte tam bu boylarda bir kız çocuğu olacak dedi. :) Hadi canım dedim. Gitme işi tamam, ÇOCUK mu ? çok zoooorrrr. Yanımda birde çok samimi ve her zaman taktir ettiğim ve her yerde övünerek bahsettiğim bir arkadaşımda vardı. Kendisi evlat edinmişti. Dünyalar güzeli bir kızı var. Bu aralar hatta abla oldu bile denilebilir. ;) Neden olmasın dedi. Evlat edinin, Koruyucu aile olun, sen istedikten sonra bir sürü yöntemi var bunun dedi. Koruyucu aile kavramı ile ilk burada tanıştım. Aslında hep söylediğim emekli olduktan sonra bir yuvada çocuklar için gönüllü anne olarak tam gün çalışacağım düşüncem ile çok yakın gelmişti bana. Vee o gün öğleden sonra tüm gün işlerimizi bir yana bırakıp ilgili büroları aradık beraber. Akşamüstü olmadan randevu alınmıştı bile. Randevu işi tamam , heyacan dorukta, herşey tamam ama bir ayrıntı, aslında benim için daha büyük ayrıntı EŞİM ! nasıl ikna edicem kısmı . Önce tabii ki doğal olarak büyük bir şaşırma, yok çok büyük bir sorumluluk ben kaldıramamlar, tüm gece gel git konuşmalar, evetler, hayırlar derken, 1 gün sonra görüşmedeydik ;)

Hatta benden de çok heycanlıydı.

Aile mi ? Ben karar verdim, eşim karar verdi. Şimdilik yeter. Bu benim, bizim hayatımızdı ve biz yaşayacaktık. Çünkü içimdeki ses çok doğru bir şey yapıyorsun diye kocaman bağrıyordu . Daha sonrasında da aslında tüm ailemin ne kadar koca yürekli olduğunu gördüm. Beni hiçbir şekilde üzmediler. Merak ettiler, sordular. Yanıtladım. Yeterince. Uzun cümleler kurmadan. Duruşumu bozmadan. Gel gitler yaşamadan.  Buluşacağım çocuk her kim olursa olsun sorgulamadan, sorgulatmadan. Hikayesini olduğu gibi hatta bilmek bile istemeden kabullenerek. Onunda bir ailesinin olduğunu ve özellikle annesinin onu bize getiren bir melek olduğunu düşünerek. Ona ait tüm hakları koruyarak.

Süreç her zaman olduğu gibi , görüşmeler , sağlık raporları, ev ziyaretleri derken bir koşuşturma şeklinde sonuçlandı. Artık evrak kısmı da tamamdı. Son görüşme yapmaya gittiğimiz de artık beklememiz gerektiğini uygun bir çocuk için bizlere geri dönüş yapacaklarını söylediler.

Ve o günden sonra tüm hormonlarımın değiştiğini hissettim.  Evet kilomda bir değişiklik olmuyordu ama sürekli her şeye ağlar olmuştum. Kalbimde ve tüm vücut hücrelerimde onu hissedebiliyordum. Her hamile gibi kime benzeyecek, ağzı , burnu , gözleri nasıl olacak diye her gün düşünüyordum. Hatta küçük küçük hazırlıklar yaparken, aynı doğumu bekleyen bir hamile gibi, bir yandan da gerekliler listesi yapıyordum. Tam 9 ay geçti bu şekilde. Aralıklı olarak kurumu arıyor ve soruyordum ama hep aynı cevap,uygun bir çocuğumuz olduğu zaman size haber vereceğiz ...

Çok kar yağıyordu. Kar yağdığı için işe gitmemiştim. Saat 12:00 gibi telefon çaldı. Kurumdan arıyorlardı. Yetkilimiz bir kızımız var görmek ister misiniz? diye sorduğunda kalbim duracak gibi olmuştu. Saçma bir şekilde kar yağıyor nasıl gelebilirim bilemedim dedim :(  Neden dedim? Ben kimdim? Aklım karman çorman. Yarın olabilir mi dedim :( Tabi dediler. Sözleştik. Telefonu kapadım. Neden yarın dedim? Hemen gitmeliydim. Önce bir sakin olmalıydım. Eşimi aradım. Oda aynı fikirde neden yarın dedin. Hemen gitmeliyiz. Kurumu aradım. Hemen gelmek istiyoruz. Gün içine bir randevu aldık. Birazcık daha sakindim sanırım, arkadaşımı aradım. Ona müjdeli haberi verdiğimde koltuğun üzerinde zıplıyordum. Yok yok sakin değildim. Sürekli sıçrıyordum. İçimdeki yıllarca kilitli kalmış bir çocuk sanki kapıları kırmış dışarı çıkmış ve delice koşuyor gibiydi.

Saatler geçmiyordu. Zıpladım. En yakınlarımı aradım. Hazırlandım. Köprü geçtim.  Ama hala kızımı görmek için bir vaktimiz vardı. Ona bir şeyler götürsem mi acaba diye düşündüm ama sadece gitmeyi tercih ettim.  Çünkü zaten birbirimize sarılmak ikimiz içinde en büyük hediye olacaktı.

Kızımla ilk karşılaştığımız da kafasında iki minik fıskiyesi ve minicik suratı ile ablasının kucağında bana bakıyordu. Ağlamadım. Kocaman güldüm. Kucağıma aldım sıkaca sarıldım ve işte o an sıcacık bir şeyin küçücük vücudundan kalbime, içime aktığını hissettim. Kızımla buluştuk. Bana hoş geldin, nerede kaldın ? der gibi sımsıkı sarıldı. 1.5 yaşında ,dünyalar güzeli, çok gülmeyen bir kız çocuğu.  Oryantasyon dönemi gerektiği konusunu ilk orada öğrendim. Tam 4 gün, geçmek bilmeyen koskoca 4 gün, kızımla belirli aralıklarla buluştuk ve vakit geçirdik.

Artık eve gitme vakti idi. YAŞASIN :)  Tüm ailem ile kızıma hoş geldin demeye hazırlandık ve babamlar o gece için çok güzel bir buluşma yemeği hazırladılar. Hepimiz biraradaydık. Babaanne, Anneanne, Dede, Dayı, teyze, hala,yeğenler artık kızımın kocaman bir ikinci ailesi vardı.

Çok yoğun geçen bir günün sonunda ilk defa üç kişi olarak kapıdan içeri girmiştik. Kızım için de çok hareketli geçen bir günün sonunda doğal olarak kucağımda uyuya kalmıştı.  Daha bir gün önce kendisi için özenle hazırladığımız yatağına onu bıraktığım zaman gözlerini açıverdi. Hiç kıvırmıycam :) uyandı diye çok mutlu oldum :)

Eveeettt artık evimizdeyiz. Hoş geldin minik, güzel kızım. Çiçeğim. Ve koca bir gülümseme. Sonrasında tabi çocuk durur mu, kalkmak istedi. Tüm evi dolaştı. Elimi tutarak. Biraz da korkarak. Sonra ilk kez kapı girişindeki dolabın aynasında kendisi ile buluştu. Daha sonrasında bu buluşma iki gün sürdü. Belirli aralıkla aynanın önünde kendini seyretti. Her şeye anlam vermeye çalışıyordu. Bence anlıyordu. Bir şeyler oluyordu hayatında. Hissediyordum bu onun da çok hoşuna gitmişti. Beni kendine koruma kalkanı yapmış her şeyi tanımaya çalışıyordu.

İlk gecemizde kısa bir ev turundan ve hopacıklardan sonra yatağına  yatırdığımda uyumamak için her türlü yolu denedi. Sonunda beraber uyuyakaldık. Her ikimiz için buda bir ilkti. Evet uyudum  :) O kadar güzel uyudum ki sabah kızımın yataktan aşağıya inmeye çalışırken çıkardığı sesler ile gözümü açtım. Göz göze geldik. Sadece yaptığı hareketlerin ve çıkardığı seslerin taklidini yaptım :) çok güldü :)  Sanırım evdeki ilk bağlantımızı kurmuştuk.

Hayatımızda bir sayfa kapanmış ve yeni bir sayfa açılmıştı. Her şey yeniden başlamıştı.  Yeni hayatımız eskiye oranla çok hareketliydi.  Aslında artık biz yoktuk sadece kızım vardı. Uyudu .. Uyuyor mu…. Süt mü versek…. Yok yok daha şimdi içti. Muhtemelen altını değiştirmemiz gerekiyor :) Hey hadi banyo yaptıralım. Kızım ise bu koştururmanın içinde şaşkın şakın yüzümüze bakıp hiç itiraz etmeden her şeyde bize eşlik ediyordu.

Evimiz hiç olmadığı kadar hareketliydi. Hayırlı olsuna gelenler, getirdikleri minik ve hepsi birbirinden güzel hediyeler, tebrik telefonları, birde buna alışma döneminimizde, kızımla daha çok vakit geçirdiğim için hiç şikayet etmediğim hatta mutlu olduğum, gece uykusuzluklarımızı da eklersek, sanırım lohusalık da böyle birşeydi :)

Evet kafamda endişeler ve korkular yaşadım. Bu endişelerimin hepsi kızıma en iyi nasıl bakabilirimlerden kaynaklanıyordu. Eve geldiğimiz andan itibaren onun için yaptıklarımın doğru olup olmadığını sorgulamalarımdan kaynaklanıyordu. Çünkü kızım için her şeyin en iyisini ve her şeyin en doğrusunu yapmak istiyordum.

Kaybetme korkusu, birgün ya giderse korkusu mu ? Evet bu her zaman oluyor, bu çocuk sahibi olan her ailede var. Benim için önemli olan kızımla geçirdiğim kaliteli zaman ve onun karekterini en doğru şekilde biçimlenmesine yardımcı olmak. Onu kendine güvenen, dimdik ayakları üstünde duran bir birey olarak yetiştirmek. Evet kızımın hayatında şuan ne kadar süre misyonum var bilemiyorum ama bugün mutluyum ve bu mutluluğu da her gün hissetmek ve kızımla birlikte yaşamak istiyorum.

Ya bundan sonrası ….

Hepsi bu . Ben bir anneyim.Sevinçleri, korkuları, telaşları ile.

Bundan daha fazlası ben bir Koruyucu Anneyim.

Tüm ömrü boyunca koruyacağı bir pırlantaya sahip olan özel bir kadınım... :)

 

 



3 Yorumlar

  1. Çok güzel hayalimde canlandirdim okurken.beyaz bir yatak temiz beyaz bir ev...bende istiyorum sanirim harekete geçeceğim artik pazartesi

    YanıtlaSil
  2. Belgin İçingir28 Mart 2017 15:47

    Ben de koruyucu aile başvurumu 3 ocak 2017 tarihinde yaptım. Süreç artık tamamlanmak üzere, evimde inceleme kısmı da bitti, Nisan ortalarında kurumla son görüşmemizi yapacağız ve her şey yolunda giderse beni kızımla tanıştıracaklar. 25 yaşında bir oğlum var, üniversiteye başladığı günden beri İstanbul merkezde oturuyor. Yani biyolojik oğlumdan sonra ikinci kez anne olacağım ve belki bazılarına inanılmaz gelecek ama ilkinden hiç farkı yok, gerçekten hamilelik döneminde yaşadığım duygular neyse aynılarını tekrar yaşıyorum. Acaba nasıl olacak, sarışın mı, esmer mi, zayıf mı, tombik mi? Bunlara bir de kaygılar ekleniyor, ona yetebilecek miyim, burada mutlu olacak mı? Okulda başarılı olmasını, iyi bir meslek edinmesini sağlayabilecek miyim? Emin olduğum tek şey, doğadaki bütün anneler gibi, yavrusu büyüyene kadar onu korumak için her şeyi göze alacak bir annenin cesaretini içimde bütün gücümle hissediyorum. Gerisini yaşayarak öğreneceğiz.

    YanıtlaSil
  3. Hayırlı olsun. Umarım en kısa sürede bulusursunuz yavrunuzla.
    Sevgiler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski