Bilirsiniz bir kez konuştuğunda mutlaka arkası gelir. Aynen öyle oldu...
Bir önceki yazımda Yoncanın arkadaşı ile yaptığımız konuşmadan sonra tabii ki aralarında konuşacaklardı ve konuştular da.
Bir akşam biz mutfakta kahve içerken Yonca ve arkadaşı koşarak içeri girdiler...
-Anne çocuk yuvasında çocuklara çok mu kötü davranıyorlar? !!
-!!!! (Evet kahve boğazıma kaçtı elbette !) (öksürük arasında) nereden çıktı kızım bu?
-Evet kötü davranıyorlar!
-Yonca nereden duydun bunu? Hiç öyle şey olur mu? Küçüçük çocuklara niye kötü davransınlar ki?
-Anne siz de beni oradan mı aldınız ?
-Sen bir bebek evindeydin. Anne Babalarının onları bulmasını bekleyen diğer bebeklerle birlikteydin.
-Anne , ne oldu? neden?
-Ne ne oldu Yonca?
-İşte ne oldu? niye ben beni doğuranla kalmadım? (Kalbim ne kadar sağlammış benim meğer, durmadı bak !) Öldü mü? parası mı yoktu?
(Bir yandan da derin bir oh çektim içimden, bunca zaman ilmek ilmek ördüğüm her duygu, cımbızla seçip kullandığım her kelime, onun o muhteşem kalbinde büyütmeye çalıştığım o değerlilik duygusu ve daha nice nice o bilmeyenin anlayamayacağı çaba en sonunda meyvesini vermeye başlamış. Kızım bana bu soruyu böyle sordu ya, benden mutlusu yok. Kendinde bir eksik aramadı, terk edilmiş hissetmedi, kendini suçlamadı... Diğer tarafta aradı noksanı, sorunu ... Çok şükür, bin şükür !)
Tabi bu arada yanımızda arkadaşı ve onun ailesi de var bu arada...
Gelin dedim yanıma ikisine de..
-Yonca, seni doğuran bayan Anne olmaya hazır değildi, olamazdı. Bazen olur öyle kadınlarda. Henüz anne olamayacakken karınlarında bir bebek olur. Ama onlar henüz anne olmaya, tüm zamanını o bebeğe vermeye, onu çok sevmeye hazır değillerdir. Ayrıca o bebeğin ihtiyaçlarını karşılamaya, ona bakıp onu büyütecek akla, bilgiye, beceriye de sahip değillerdir. O zaman derler ki, ben anne olamam. Bu bebek onu çok sevecek bir anne babayla büyümeli. Bebek evine alınır o bebekler ve Müge Teyzen gibi insanlar da o bebeğin ailesini bulurlar. Senin ailen biziz o yüzden sen , seni doğuran kişinin yanında kalmadın.
O çocuk yuvasındaki çocuklar var ya ! onların durumu başka... onların zaten bir ailesi var fakat bazılarının paraları yok, bazıları çok hasta, çocukları ile ilgilenemiyorlar ya da onlara iyi bakamıyorlar. O zaman çocuklar Devlet korumasına alınıyorlar ve o çocuk yuvalarında Devlet tarafından bakılıyor ve aileleriyle de görüşüyorlar. Bir çeşit yatılı okul gibi yani anladınız mı?
-ANLADIKKKKKKKK !! hadi Yonca oyunumuza devam edelim....
ve koşarak uzaklaşırlar....
Neden böyle sorduklarını bir hafta sonra Yonca Youtube dan sihirli annem'i izlerken anladım. Sihirli annemi nispeten zararsız bulduğum ve Yonca da çizgi film izlemekten sıkılıp ben de dizi izliycem diye tutturduğu için izlemesine izin vermiştim. Ama hiç bilmediğim bir bölümü varmış. Meğer baş roldeki Çilek adlı çocuk sihirli güçleri olan peri anne tarafından evlat edinilmiş ki zaten evdeki diğer iki çocuk da eşinin ilk evliliğinden çocuklar. Çilek bir peri çocuk ve oradaki çocuk yuvasında ve ona kötü davranılıyor. O da kaçıyor ve bir şekilde dizideki anne ile karşılaşıyorlar ve sonunda aile tarafından evlat ediniliyor. Elbette bunun bir dizi olduğu, gerçek olmadığı, gerçekte peri diye bir şey olmadığı gibi, yuvalarda da çocukları böyle kötü davranılmadığını anlattım kendisine
Bazen gerçekleri çarpıtmak onun ruh sağlığı için faydalıysa düşünmeden yapılır... :)
Yorum Gönder